Dar-ül Erkam
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HAYVANLAR ÂLEMİ-7

Aşağa gitmek

HAYVANLAR ÂLEMİ-7 Empty HAYVANLAR ÂLEMİ-7

Mesaj tarafından Selim C.tesi Ağus. 05, 2023 10:01 am

HAYVANLAR ÂLEMİ-7
SELİM GÜRBÜZER
ARSLAN
Hiçbir hayvan onun kadar vakur değildir. Bu yüzden edebiyat konusu bile olabiliyor. Baksanıza şairin “Bedrin arslanları ancak, bu kadar şanlı idi” mısraları sanırım bu hayvan hakkında fikir vermeye yetiyor artıyor da. Yani o kükremiş coşkun bir sel gibi nice bentleri çiğneyip aşan ormanların reisi bir büyük kedi cinsi hayvandır. Korku nedir bilmeyen, rakibini tir tir titren bir vücut yapısı söz konusudur. Sadece vücudu değil elbet, ses tonu da dehşet saçmaktadır. Şu da bir gerçek avını iş olsun diye avlamamakta, yani ihtiyacı için avlar.
Aslanlar aynı zamanda gruplar halinde yaşayıp, avları genellikle zebra, antilop ve manda gibi iri cüsseli hayvanlardan oluşur. Hele iri bir hayvan onun eline düşmeyi versin, derhal güçlü pençeleriyle yediği darbe ile yere yığılmaları bir olmaktadır. Hatta güçlü dişleriyle hayvancağızı paramparça hale getirirler. Kaldı ki hem cinsleriyle izdivaç uğruna amansız kavgalara girmeyi bile göze alabiliyorlar. Özellikle çiftleşme zamanında gözüne kestirdiği eşini elde etmek için kendi aralarında kıyasıya mücadelelere girişmekten çekinmezler. Bundan da en önemlisi rakibini yenen arslanlar eşiyle tenha yerlere konaklayana kadar kilometrelerce yürüyüşe çıkarlar. Derken iki haftalık bu romantik yürüyüşün ardından vuslat gerçekleşir. Böylece kendi çaplarında neslini devam ettirmiş olurlar.
KAPLAN
Vahşi hayvanlar denilince aslan ve kaplan akla gelmektedir. Gerçekten de kaplan yırtıcı ve bir o kadar da vahşi, etçil büyük kedili bir memeli hayvan olarak biliriz. Genellikle kamuflaj olabileceği ortamı da iyi seçip orman ve otlaklarda mesken tutarlar. Zaten derilerinde kahverengiden saf siyaha kadar değişen çizgilerin bulunması avlayacağı hayvanlar nezdinde çalıların gölgesi diye algılanıp ona kamuflaj özelliği katmaktadır. Hatta onları su birikintilerinde, göllerde ve nehirlerde yıkanırken görmekte mümkün olup, iyi bir yüzücü izlenimi verirler.
Kaplanın diğer tüm kedilerde olduğu gibi sivri tırnaklara sahip olmanın yanı sıra güçlü çene yapısı ve sivri dişleriyle tüm dikkatleri üzerine çekmektedir. Öyle ki pusuda pür dikkat bekleyen kaplan, gözüne kestirdiği hayvanın üzerine atılır atılmaz bir anda omuriliğini kopartmasıyla nefes borusunu delmesi bir olmaktadır. Hatta bununla da yetinmeyip apar topar atardamarlarını paramparça yaparak avının hıncı hamurunu çıkarmaktadır. Onun eline düşmeye dur, kurtulmak ne mümkün, tek bir darbesi öldürmeye yetiyor zaten.
Çiftleşmeleri kedilerde olduğu gibi büyük gürültü eşliğinde gerçekleşmekte ve bir doğumda 3- 4 yavru yavrulamaktadır. Üstelik hayat boyunca erkek ve dişi kaplan sayısı eşit sayıda üremektedir.
Ormanların taçsız kralı diyebileceğimiz kaplanların müthiş güzellikte ki çizgi çizgi efkârımsı derisi insanoğlunun iştahını kabartmış olsa gerek ki tuzağa düşürülerek habire kurban verrler. Dolayısıyla avcıların bilinçsizce avlamaları yüzünden kaplan neslinin tükenme riski söz konusudur.
LİGER VE TİGON
Babası aslan annesi kaplansa biliniz ki; bu ligerdir, tam tersi babası kaplan annesi aslan ise bu da tigon bir melez hayvandır. Zaten İngilizce lion aslan, tiger kaplan demek. İşte İngilizce kökenli bu kelimelere istinaden bu iki hayvana liger ve tigon denilmiş. Kalıtsal olarak ta hem anneden hem de babadan aldıkları özellikleri ile fiziki görünüm kazanırlar. Dışarıdan bakıldığında genelde baş kısmı aslana, vücut kısmı da kaplana ait bir fiziki görünüm arz eder. Nasıl ki at ile eşeğin birleşmesinden katır meydana geliyorsa, aynen öylede aslan ve kaplanın çiftleşmeleri sonucunda her iki türden melez hayvanın meydana gelmesi gayet tabiidir. Fakat bunlar katırda olduğu gibi kısır kalmayıp, üreyebiliyorlar.
Bir kere bu iki melez hayvan tabiatta beraber bulunmazlar. Zira aslanla kaplanın tabiatta mesken tuttukları alanlar farklıdır. Dolayısıyla insanlar bu iki hayvanı sirklerde kullanmak üzere bir araya getirip bir şekilde çiftleşmelerini sağlayarak adına liger ve tigon demişler. Tıpkı bu olay birçok çeşit minik köpek veya kedigillerin üretilmesinde olduğu gibi bir kedi ile köpeği birleşmesi şeklinde cereyan etmektedir. Ancak birçok melez türlerin hayat evreleri belli bir sınıra kadar devam edip o noktada durabilirken liger ve tigonlar bir ömür boyu gelişmeye devam edebiliyor. Bu yüzden her ikisi de devasa yapılı ve ortalama 600–750 kg. ağırlığında, hatta bazıları 1 ton ağırlığında iri görünümlü bir melez hayvanlar olarak karşımıza çıkar.

KURT (Canis Lupus)
Kurt ismini duyduğumuzda her nedense irkiliriz. Oysa aç olduklarında tehlikelidirler. Yaşamak için elbette ki ister tavşan olsun, ister geyik fark etmez avlamak hakkıdır. Çünkü hayat yardımlaşmadır, her yaratılan bir şekilde diğerine muhtaçtır. Yavrusuna karşı da son derece şefkatlidir. Hatta doğum öncesi aç kalma ihtimalini göz önünde bulundurarak stok ettiği avlarını onun için hazırlamaktadır. Böylece doğum zamanı gelip çattığında avlamayı da bırakıp tüm gücünü yavrusunu beslemek için seferber olur. Bu arada kendince açtığı tünellerde veya mağaralarda 2 ay boyunca yavrusunu karnında taşımayı da ihmal etmez. İlginçtir yeni doğan kurt yavrusu sindirimi güç olduğundan etleri doğrudan ona uzatmaz, ancak önce kendisi etleri yedikten sonra kusmuk vaziyette ona sunmaktadır. Aralarında ki dayanışma desen dillere destan. Zira “Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için” düsturundan hareketle mensup olduğu kurt ailesinin başı darda kaldığı zaman anında yardımına koşmaktadır. Genellikle sürüler halde katılımcı bir anlayışla avlarını avlamayı yeğlerler. Birlikte dolaştıklarında arka arkaya kafileler misali ilerlediklerinde öndekinin ayak izine basarak tek bir kurt izlenimi vermektedirler. Hatta “Birlikten kuvvet doğar” sözünün tatbikatını onlar üzerinde an be an görmek mümkün. Öyle ki erkek kurt istirahata çekildiğinde, ya da uyukladığı yerde aile fertleri için nöbet tutup gövdesini siper bile edebiliyor. Eşine bağlılığı ise insanın ki gibidir. Onları ancak ölüm ayırabilmektedir. Sadece eşlerden birinin ölmesi durumunda yuvasız kalmamak adına başka bir eşle izdivaç kurmak zorunda kalır.
Kurdun ayrıca Türk kültüründe ayrı bir önemi vardır. Bu yüzden dişisine Asena, erkeğine Bozkurt demişiz. Tarihte on altı Türk devleti temsil eden bayraklara baktığımızda sembol olarak yer aldığını görebiliriz pekâlâ. Dolayısıyla Orhun abidelerinde yer alan Ergenekon veya bozkurt destanımızın baş tacıdır.
KOYUN
Belki de geviş getiren hayvanların en uysalı bu hayvanlardır. Onlar uysal olmanın yanı sıra yününden, etinden ve sütünden faydalandığımız biricik dostlarımızdır. Hatta gübresinden bile faydalanmayı ihmal etmeyiz. Hatta bazı yörelerde kışın soğuğuna karşı tezek bile kullanılır. Böylece koyun sayesinde ısınmış oluruz. Bir melemeleri var ki; yürekleri yakmakta adeta. Belli ki melemeleri bile bir anlam yüklü. Seher vakti bizler yatağımızda gafletle uyurken onlar asla uyumazlar. Sanki bu vakitte Allah’ın rahmetinden gafil kalmamak için uyanık olmayı tercih etmekteler. Abdurrahman Karakoç bir şiirinde bu gerçeklerden hareketle; “Koç burcuna, yay burcuna Hak yol İslam yazacağız” demesi bu durumu teyit ediyor zaten.
Koyun yavrusuna ise kuzu deriz. Dahası kuzu demekle kalmayız çocuğunu seven bir anne bile yavrusuna kuzum diye sarılmaktadır. Böylece sevgimizi kuzuyu vesile kılarak ifade ederiz. Ayrıca ahırlarımıza renk katan bu hayvanlar ailemizin bir parçası olarak görülmektedirler. Bu arada erkek olanlarına da koç deriz. Genellikle dişilerden en belirgin ayırt edici özelliği çift boynuzlarının olmasıdır. Boynuzlar güzellik katmanın yanı sıra aynı zamanda üzerinde ki boğumlar hayvanın yaşını belirlemektedir. İstisna kabilden olsa bile bazı dişi koyunlarda boynuz vardır.
Koyunlar aynı zamanda keçilerle akraba olduklarından aynı familya içerisinde değerlendirilirler. Koyunların gebelik süresi 5–11 ay süre olup bir doğumda 1–3 yavru doğurabiliyor. Ömürleri ise 10–12 yıl arasında değişmektedir.
Koyunların yabani olanları da vardır. Öyle ki; Yabani dev cüsseli koyunlara Argali denmektedir. Bu tip koyunlar hayatının büyük bir bölümünü dağlarda tırmanmakla geçirdiğinden olsa gerek toynakları tırmanmaya uygun bir şekilde yaratılmıştır. Hatta tırmanmak yönünden yaban keçisinden hiçte altta kalmadıklarını söyleyebiliriz.
KEÇİ
Belki duymuşsunuzdur, patika yollara keçi yolu denmektedir. Çünkü keçiler coğrafi şartların en zor geçitlerinde, hatta uçurum, sarp, yamaç ve kaya demeden tırmanabildiklerinden bu ismi almışlardır. Bu yüzden yaramaz ve afacan hayvan olarak dikkat çekerler. En büyük zevkleri ise ağaç yapraklarını yemektir. Her ne kadar zürafa boyu kadar boyu olmasa da bu tür beslenmeyi bir şekilde kendince ömür boyu devam ettirebiliyorlar. Bu arada Evrimciler zürafanın boyunun ağaç yapraklarına uzanmak sayesinde uzandığını iddia ededursunlar, keçinin boyun kısmının uzamaması ileri sürdükleri fikirleri yerle bir etmeye yetiyor artıyor da. Tabiî keçilerin evcil olanları insanlar için hep kıymet ifade etmektedir. Zira onu kıymetli kılan sütü ve tiftiğinin olmasıdır. Mesela Ankara keçisi ve Hindistan’da ki Keşmir keçisi tiftik bakımdan bunun tipik misalini teşkil eder. Zaten keçi ismi Keşmir’e nispeten verilmiştir. Bu arada keçinin yavrusuna oğlak, erkeğine teke, her iki cinsine de çebiç denmiştir. Süt yönünden ise Malta keçisi ve Saanen keçisi meşhurdur. Hakeza keçilerin derisi çanta, ayakkabı, deri eldiven imalatında kullanılıp, kılları ve yapağıları ise dokuma sektörünün göz bebeği olmuştur.
Keçilerin üremesi çiftleşme yoluyla olup bir batında 1–2 yavru vermektedir. Gebelik süresi 23 haftayı bulmaktadır. Ömürleri ise 12–15 yıl süre ile sınırlıdır.
AYI
Çocukluğumuzda boynunda zincirle birlikte sokak aralarında oynatılan bir ayıyı seyretmekten çok büyük bir keyif alırdık. Fakat yinede yanına yanaşmaktan çekinirdik. Çünkü kısa bacaklı olmalarına rağmen oldukça iri hayvanlardır. Hatta erkek olanları dişilerden daha iridirler. Üstelik her ayağında beş parmak ve bu parmaklarının ucunda sivri tırnaklarının olması bizleri her zaman yanına sokulmaktan alıkoyan unsurlardır. Dolayısıyla uzağından seyretmeyi yeğlerdik.
Genellikle ayılar hem etçil, hem de otçuldurlar. Yani beslenme biçimi hangi cins ayı olduğunu belirlemeye yardımcı olur. Zira söz konusu ayı türü eğer bir kutup ayısı ise ister istemez yiyeceği foklar olacaktır. Yok, eğer söz konusu gözlüklü bir ayı ise bu sefer gıdası bitki olacağı muhakkak. Her şeyden öte tüm ayıların ortak gıda da buluşturan taam bal olsa gerektir. Çünkü baldan çok hoşlandıkları gözlemlenmiştir. Barındıkları yerler ise inler olup kış uykusunu buralarda geçirirler.
Her ne kadar halk arasında “Rus’tan dost, ayıdan post olmaz” dense de, maalesef insanlar bilinçsizce postu uğruna bu hayvanları avlamaya devam etmektedir. Hatta eti ve yağı için avlayanlarda var. Ayılar içerisinde en devasa türü hiç kuşkusuz boz ayıdır. Öyle ki; bizim bildiğimiz ayı onun yanında fare kadar küçücük kalır dersek yeğdir. Ağırlıkları ise neredeyse 800 kilogramı bulmaktadır. Fakat ayakları üzerine dikildiklerinde boyu yerden 3 metreyi bulabiliyor. Bu kadar heybetli görünüme sahip olmalarına rağmen aslında son derece uysal hayvanlardır. Yeter ki rahatsız edilmesinler, aksi takdirde saldırganlaşabiliyorlar. Yiyeceği ise genellikle kök, böcek ve sıçan olmaktadır. Tabii yiyeceğini sadece karada aramaz, aynı zamanda usta bir balık avcısıdır. Nehre girdiğinde pusuya yatmış bir kedi misali som balığını yakalar yakalamaz karaya fırlatıp kendisine ziyafet çekebiliyor. İlginçtir som balıkları nehir boylarına yumurtlamaya çıktıklarında, yumurtlamanın ardından ölmektedirler. Böylece milyonlarca som balığının leşlerinin temizliği boz ayılara düşmektedir. Ki; zaten canına minnet, gereğini yaparlar da. Bu hayvanlar aynı zamanda yavrularına da düşkündürler, öyle ki; 7 yıl anne gözetiminde yaşarlar. Dahası uyku düzenlerinin gece saat 9, sabah 6 arasına endeksli olması onları bir başka açıdan değerli kılmaktadır. Oysa bazı insanların ne gecesi belli ne gündüzü bellidir. Bu yüzden hayatına çeki düzen vermeyenlere karşı boz ayılar iyi bir örnek teşkil etmektedir. Bu hayvanların ömürleri ise 25 yıl kadardır.
Kutup ayıları malum, yeryüzünün en korku salan hayvanlarıdır. Hele tahrik edilmeye dursunlar, anında karşılık verebiliyorlar. Fakat karşılık verip de tek baş edemediği hayvan su aygırıdır. Bu arada dikkat çeken bir husus var ki; Yüce Yaratıcı kutup ayısını Kuzey Denizinin her tarafı beyazlarla kaplı olması hasebiyle çevreye uygun bir şekilde postunu beyaz yaratmış olmasıdır. Ayaklarının altında ise uzun tüyler vardır. Belli ki karlar buzlar ülkesinde üşümesin diye böyle uygun görülmüştür. Aynı zamanda iyi bir yüzücüdürler. Fakat kendisinden daha üstün yüzücü olan bir fok balığı var ki; zaten onun hızına yetişmek ne mümkün. Dolayısıyla onu avlayacağı zaman boşuna su içerisinde vakit tüketmek yerine karada pusuya yatıp öyle avlamaktadır. Bunun dışında diğer balıkları avlamak içinse ilginç bir yöntem uygulamaktadır. Şöyle ki; önce buz altında kalan balıkların nefes almak için açtığı solunum deliklerini güçlü koku alma duyusu sayesinde tespitini yapar, sonrası malum deliklerden başını çıkaran her bir balığı büyük bir ustalıkla avlayıp beslenmenin keyfini çıkarır. Kutup ayısı yazında boş durmaz. Yani, yazın daha çok kendini kara hayatına adayıp, ot, çalı her ne varsa iaşesini temin edebiliyor. Doğumları ise genellikle ikiz olarak gerçekleşmekte olup, yavru ayılar annelerinin kazdığı kar yığınları arasında inde beslenmeye alınırlar. Bu arada şunu belirtmekte fayda var. Maalesef bu hayvanın kürkü Eskimolar tarafından değerli bulunduğundan değim yerindeyse sürekli hedef tahtası olur. Böylece derisi kürk, eti de yiyecek olarak tüketilir.
PUMA(Dağ Aslanı)
Panter gibi iri vücutlarıyla dağlarda yalnız dolaşmayı tercih eden en büyük kedi cinsi olarak dikkat çeken bir dağ aslanıdır. Tabii onun dağ aslanı olması büsbütün düz ovalarlarla alakasız olması anlamına gelmez. Yani canı istediğinde aşağılara da zaman zaman inebiliyor. Hatta inmişken ağaca tırmanmayı da ihmal etmez. Bu demektir ki ağaca tırmanmakta mahir bir hayvan. Peki, madem aşağılara iniyor, gezinmek için veya öylesine mi inmiş oluyor? Elbette hayır. Baksanıza dağdan aşağıya indiğinde koruluklarda veya çayırlarda buldukları bir ölü geyiği bile sırtına yüklenmekten üşenmeyip dağa çekebiliyor. Derken asıl mekânında kemal-ı afiyetle kendine ziyafet çekmektedir. Arta kalanı da toprağa gömüp acıktığında gömdüğü yerden çıkarıp tekrar yemektedir. Aslında puma Kuzey ve Güney Amerikanın dağlarında son derece çekingen yaşayan sakin bir hayvandır. Dahası insanlara nadiren saldırmaktadır. Aynı zamanda son derece atılgan ve bir atılımda 10 metre sıçrayabilen bir özelliğe de sahiptir. Bir gözleri var ki doğduklarında mavi gözlü olup büyüdükçe göz rengi sarı-yeşile dönüşür. Ayrıca yavruları doğduklarında derileri lekeli olup zamanla bu lekeler kaybolmaktadır. Sesi ise bildiğimiz kedinin sesinden farklı olup, daha çok ağlayan bir kadının sesini andırır. Başlıca avları ise evcil kedi, köpek, böcek, fare, tavşan, yaban domuzu gibi irice hayvanlardır. Avladığı hayvanı da büyük bir ustalıkla halletmektedir. Yani sırtına atladığı avını kuvvetlice ısırmasıyla birlikte alt etmesi bir olmaktadır. İlginçtir bu hayvanlar kesinlikle leş yememektedirler.
GORİL
Maymunların en irileri olarak dikkat çekmekteler. Görünüşlerine bakıp ta çekinmeye gerek yoktur. Yeter ki rahatsız edilmesinler. Zira onlar son derece nazik ve bir o kadar da centilmen Afrika hayvanlarıdır. Aynı zamanda grup halinde yaşarlar. Üstelik gruplar halinde dolaşırken kendi başına buyruk değildirler. Nitekim erkek goriller arasından biri onlara başkanlık yapmaktadır. Başkana kesinlikle en ufak itaatsizlik yapılmamaktadır. Zaten yapan olsa derhal uyarılıp dışlanır da. Dolayısıyla yönetim anlayışı son derece üst seviyededir. Malum olduğu üzere en temel yiyecekleri yaprak ve meyvelerden oluşur. Anlaşılan düzenli bir hayatları söz konusudur. Hakeza uyku düzeni de öyledir. Nerede konaklarsa konaklasınlar geceleri uyumayı ihmal etmezler. Yatakları ise kıvırdıkları çalı altı veya ağaç dallarıdır.
BÜYÜK GALADO (Çalı Bebeği)
Büyük Galado gözü baş kısmına göre çok daha büyük bir Afrika hayvanıdır. Belli ki karanlıkta ormanda hızlı hareket etmesi için böyle yaratılmış. Üstelik iri gözleri sayesinde 5 metreye varan çalı ve ağaçlar arasında sıçrayabildiği gibi atlayacağı alanların mesafesini de belirleyebiliyor. Bu arada kuyruğu da dümen vazifesi görür. Akrabası sayılan Potto da gözleriyle etrafı bir radar gibi taramanın ardından çalılara sıkıca tutunup, göz bu noktada mesafe kat etmesine yaramaktadır. Başlıca gıdası ise meyve ve kuş yumurtasıdır.
Her ikisinin de sadece gözleri değil, kulakları da iridir. Kulaklarının iri olması etrafında uçuşan böceklerden haberdar olmalarını sağlamak içindir. Hakeza mis kedileri de öyledir. Fakat bunların gözleri çalı bebeğininkinden küçüktür. Küçük olması aslında bir avantajdır. Çünkü en zayıf bir ışık kaynağını topladığından ona karanlığı delebilen bir özellik katmaktadır.
-SON-
https://www.kitapyurdu.com/kitap/medineden-buharaya/640880.html&filter_name=selim+gurbuzer

Selim

Mesaj Sayısı : 332
Kayıt tarihi : 25/01/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz